24 Temmuz 2014 Perşembe

Pedagojik metodlardan yoksun olmak!




Faiz Cebiroğlu
Türkiye solu, bir türlü, pratikte vücut bulamadı. Bulamıyor. Kütlelerle buluşmayan Türkiye solu, parçalara bölünüyor. Sürekli bölünüyor. Örnek olsun, daha yeni, adını TKP alan (Türkiye Komünist Partisi) parti, ikiye bölündü: ”Atlımcılar” ve ”12.Kongreciler!” Türkiye solu böyledir. Türkiye solu hep bölünür ve hakkını da vermek gerekiyor: Türkiye solu, dünyada, bölünmede en zengin soldur! Türkiye sol tarihine bir bakın, gerçekten bir bölünme ve likidasyon tarihidir. Bu, bir tesadüf değildir. Bölünmelerin kaynağında ”fikirsel ayrılıklar” yatsa da, en önemli ve belirleyici neden, politik mücadeleyi, pedagojik metodlardan yoksun olarak sürdürmektir. Pedagojik metodlardan yoksun olmak: Bölünmek ve daha çok bölünmek oluyor.

Türkiye solunun, bir varlık göstermeden küçük parçalara bölünmesi, pratiye, eyleme geçirilecek olan teorinin pedagojik metodlardan yoksun olmasıyla ilgilidir. Türkiye solunun teorisi var ama teorinin eyleme geçirilmesinde kullanılacak pedagojik metodları yoktur. Tüm bölünmelerin kaynağında, pedagojik metod yoksunluğu yatıyor.

Politikada pedagojik metodlar nedir? Hızlı ve tezler bazında fikirlerimi yazmak istiyorum.

Proleter sınıf mücadelesinde, politik / pedagojik metodların amacı, ortakça düzen için öne sürülen kısa erimli ya da uzun erimli tüm hedeflerdir. Pedagojik metodlar, bu hedeflere - ”yakın” ya da uzak hedeflere - varmak için kullanılır.

Parti proğramında formüle edilen yakın hedefler / uzak hedefler, önce parti içinde ve aktif bir katılımla tartışılır. Tartışmalardan ortaya çıkan, güncel olan, gündemde olan hedeflere, yakın hedeflere öncelik verilerek, bu hedeflere ulaşmanın pedagojik yöntemleri seçilir. Burada, hedeflere varmak için kullandığımız metodlar, değişmez bir ”kalıp” ya da ”şablon” değildir. Yer ve zamana göre değişiklik gösteren bu pedagojik yöntemler, önümüze koyduğumuz politik hedeflere varmanın ve bu hedefleri nüfüz ettirmenin politik felsefesi de oluyor. Pedagojik metodun felsefi planlamadır.

Politikada, pedagojik metod: Planlamadır.

Proleter sınıf mücadelesinde, plan yapılmadan, hiç bir politik hedefe ulaşılmaz. Birinci noktadır.

İki: Politika bir sanattır ama politika, aynı zamanda bir planlama sanatıdır.

Üç: Planlama sanatı olan politika, dinamiksel bir süreçtir ve birbirine bağlı evreleri vardır.

Politika, planlama sanatı ve bu sanatın aşamaları açıktır:

1) Seçilen hedeflere dair karar verme aşaması: Politik hedef olarak, ne istiyoruz ve ne için?

2) Hedeflere yönelik tasarı aşaması: Önümüze koyduğumuz politik hedefler, pratiye nasıl geçirilecektir? Ne zaman? Nerede? Kimlerle?

3) Hedefleri, kütlelere iletme aşaması: Öne sürdüğümüz politik hedefleri nasıl ve hangi aktiviteler ile kütlelere ulaştırabiliriz? Bu hedeflerin ulaşması için, hangi projeler yapılabilir?

4) Sonuç aşaması: Planladığımız hedefler ve kullandığımız yöntemler nasıl geçti? Sonuç nedir? Sonucun olumlu ve olumsuz noktaları nedir? Seçtiyimiz bu politik hedefleri pratiye yansıtırken neler öğrendik? İlerisi için hangi dersleri çıkardık?.. Kısacası, kullandığımız pedagojik metodun perspektifi nedir?..
Evet...Türkiye solunda, böylesi pedagojik yöntemle çalışan hiç bir politik kuruluş olmamıştır.

Parentez açıyorum: 13 Şubat 1961'de kurulan, Türkiye İşçi Partisi, örneği var. Kadroları ve partik çalışmaları, o dönemde, politikada pedagojik yöntemleri kullanan bir parti oluyor. 1965'te, 15 milletvekili çıkararak, Türkiye sosyalist hareketini canlandırıyor. Ne yazık ki, 1968'de, Sovyetler Birliği ve Çekoslovakya sorunu, partide ”kriz” yaratıyor. M.Ali Aybar: Çekoslovakya. Behice Boran: Sovyetlerden yana tavır alınca, parti, bölünüyor. Kadrolarda zaman içerisinde ”kayboluyor.” Parti, bitiyor.

Bir başka parentez açıyorum: Kürd solu. Kürd solundan, PKK (Partiya Karkeren Kurdistan) yani ”Kürdistan İşçi Partisi” var. Türkiye İşçi Partisi'nden etkilenerek, parti ismini Kürdçeye çeviriyor ve Kürdistan İşçi Partisi oluyor. 12 Eylül 1980 ve sonrasında muazzam direnişler göstererek, Kürd partisi olarak, Orta-doğunun ortasında yerini alıyor. Kısa sürelerde ve ağır koşullarda başlatılan pedagojik çalışma ve metodlar partinin büyümesine ve Kürdistan halkıyla bütünleşmesine yol veriyor.

15 Şubat 1999'da Abdullah Öcalan'ın esir alınması ve bugünki süreç oluştu. Bu süreç, büyük ”kırılmalara” yol açtı. Ayrı bir tartışma konusudur. Ama tüm bunlara karşın, PKK – ister beğenin, ister beğenmeyin, Kürd halkı nezdinde, taht kuran tek Kürd partisi oluyor. Parti devam ediyor.

Ben de yazıma devam ediyorum.

Türkiye sol tarihinde yaşanan bölünmeler ve likidasyon, ne yazık ki, politik / pedagojik metodlardan yoksun olmasından kaynaklanıyor.

Metodsuz, plansız  örgütler, durağanlaşan örgütlerdir. Bu, bölünme ve sonradan çürüme oluyor.
Türkiye solu, bundan böyle, başarı sağlayacaksa, politikaya, pedagojik metodlara ihtiyaç olduğunu, artık bilmesi ve öğrenmesi gerekiyor.

Politika, metodtur.

Metod, planlama sanatıdır.

Proleter sınıf mücadelesinde, plan yapılmadan, hiç bir politik hedefe ulaşılmaz.

Evet...Pedagojik metodlardan yoksun olmak, bölünmek daha fazla bölünmek oluyor.

Artık bunu da öğrenmek gerekiyor ve  öğrenmeliyiz! 

Hiç yorum yok: