18 Temmuz 2014 Cuma

İSRAİL YİNE KARA HAREKATINA BAŞLADI. YANİ…



Adil Okay

17 temmuz 2014: “İsrail 8 bin askerle, Gazze’ye saldırdı. Gazze gece boyu karadan, havadan ve denizden ağır bombardıman altındaydı. Şu ana kadar biri 5 aylık bebek, biri çocuk 12 kişi öldü, çok sayıda yaralı var.” (basından)

İsrail’in, yarım yüzyıldır sürdürdüğü katliamlar devam ediyor. Batının ve ABD’nin hayasız – iki yüzlü açıklamaları hep aynı. Kendi kamuoyularını sakinleştirmek için yapılan sözde kınamalar, ateş kes çağrıları!..Peki neden bu ülkeler, İsrail’e karşı yaptırım uygulayamıyor ve BM kararları kâğıt üzerinde kalıyor. Zira; birincisi; bu ülkelerin tarihlerinde İsrail politikaları gibi kara sayfalar, katliamlar, soykırımlar çoktur.

İkincisi, bu gün itibariyle, halen, İsrail ile bu ülkeler dolaylı veya dolaysız aynı suç örgütü içinde yer alıyorlar. Bu suç örgütüne ister “Kapitalist kamp” deyin, isterseniz “emperyalist cephe” deyin. Ve bu gün “one minute” diye şov yapan Erdoğan’nın politikası da çok farklı değil. AKP’den önce  de , Türkiyenin politikası çok farklı değildi. Elbette bu gün devlet, AKP devleti olduğu için AKP’ye baskı uygulamak durumundayız. 3 Gün önce yazmış; “Gazze’de direnen Filistinli örgütler neden İsrail’e roket atıyor sorusu” baştan yanlış ve ön yargılıdır demiştim. Eviniz işgal altındaysa, her an, her dakika siz zaten saldırıya uğruyorsunuz demektir. Ve yaptığınız her karşı saldırı meşrudur. Bu saldırılarda kazayla ölen İsraiili sivillerin de sorumlusu yine aynı işgalci güç yani İsrail devletidir.

Diğer yandan “Hamas olmasaydı, Hamas roket atmasaydı” gibi yaklaşımlar da bilimsel gerçeği yansıtmamaktadır. Hamas yokken de, İsrail işgali sürdürüyor ve katliamlara devam ediyordu.

“Ne yapabiliriz”, sorusuna yanıt aramaya çalışayım.

“Filistin için, İsrail’e Boykot Girişimi”ni takip edebiliriz. Destek olabiliriz. Bilim insanlarını, İsrail üniversiteleri ile kurdukları akademik ilişkiyi kesmeye zorlayabiliriz. YÖK’ün ilişkisini teşhir etmeliyiz. Devletin,  İsrail ile olan dolaylı ilişkilerini kesmesi için kamuoyu oluşturabiliriz. İsrail ile Ticari ilişki kuran kapitalistleri teşhir etmeliyiz. Ve bu liste uzatılabilir…

Bu konuda, 2 yıl önce,  Fikret Başkaya,  benzer açıklamalar yapmış ve sorunun kaynağına dikkat çekmişti. Başkaya’nın “Gazze: Direnme hakkının terör sayıldığı bir dünya!” başlıklı yazısından bir bölüm aktararak, İsrail devletini, Siyonist politikasını, katiller sürüsünü öfkeyle – nefretle kınıyorum. Ve bu vesileyle sularını içtiğim, tuz ve ekmeklerini yediğim Filistin halkının yanında olduğumu bir kez daha beyan ediyorum.

“Siyonist İsrail belirli aralıklarla [ 3-5 yıl] Filistin’e saldırıyor. Her yaştan savunmasız insanları katlediyor, sınırlı alt-yapıyı tahrip ediyor, geliştirdiği yeni silahları deniyor… Ardından sözde bir ateşkes ilân ediliyor. Güya herkes; “derin bir nefes alıyor”. Lâkin kimse Filistin‘e ve Siyonist devlete dair gerçeği söylemeye yanaşmıyor… İşte “önce kim saldırdı”, “ Obama, İsrail’in kendini savunma hakkı vardır, dedi”, “Ateşkeste kim etkili oldu, vb.”

Orada söz konusu olan kolonyalist bir işgal değil mi? Eğer kolonyalist bir işgal söz konusuysa, İsrail’in kendini savunma hakkı diye bir şey olur mu? Şu dünyanın haline bir bakın… Aslında dünyanın nasıl bir yalan, kinizm ve ikiyüzlülük üzerinde durduğunu görmek için Filistin’e bakmak yeter… Artık işgalcinin kendini savunma hakkından bile bahsedile bildiğine göre…”

Filistinlilerin her cenaze töreninde attıkları sloganla bitiriyorum:

“SAVRA,  HATTA NASIR” (Devrim, Zafere kadar!)
18.07.2014. 
----------
Not 1:  Retoriğe zaman yok dedim. ve bu yazıyı bir solukta öfkeyle yazdım, düzeltmeden paylaşıyorum.

Not  2:  Slogan, “Zafere kadar devrim”. Veya “Kurtuluşa kadar savaş” olarak tercüme edilebilir.

Hiç yorum yok: