13 Haziran 2014 Cuma

Kürt ordularının başarısı ve Kerkük…





Hasan Bildirici

Irak-Şam İslam Devleti IŞID’da bağlı çeteler Irak’ın altını üstüne getiriyor. YPG güçleri karşısında tutunamayan IŞID çeteleri planlarını Irak üzerinde yoğunlaştırdılar ve Musul’u düşürdüler. Kürtlerin kontrolünde olmayan Musul’un bir günde düşmesi akıllara bir sürü soru işareti astı. Ortadoğu’da kimin eli kimin cebinde pek belli değil, ama Kürtlerin yönü belli. Irak ordusunun Kerkük’ü terk etmesinden sonra Peşmerge güçleri Kerkük’ü denetimi altına aldı. YPG Genel Komutanı Sipan Hemo, “Kerkük Kürtlerin Kudüs’üdür” dedikten sonra bazı alanlarda IŞID çetelerine karşı Peşmergelerle aynı mevzilerde savaştıklarını belirtti. KCK, Güney Kürdistan'ı savunmaya hazır olduğunu açıkladı. HPG, YPG ve Peşmergeden ibaret Kürt silahlı gücü karşısında sadece çetelerin değil, Ortadoğu devletlerinin de herhangi bir başarı şansı bulunmuyor. Kürtler uluslaşma ve iktidar açlığı yaşıyor, Ortadoğu’nun diğer devletleri ve toplulukları yorgun. Saddam da Amerika’ya karşı direnememişti. Bir çok benzemezden bir araya gelmiş yorgun ve sorunlu Irak ordusunun hiç bir direniş göstermeden Musul’dan çekilmesi, ne kadar uyduruk bir orduya sahip olduklarını gösteriyor.

Yıllardır üzerine konuşulan Kerkük, bir günde Kürtlerin kucağına düştü. Çok çeşitli kimlikleri bağrından barındıran Kerkük zaten bir Kürdistan şehri idi. Hak ve adalet yerini buldu. Kimse artık Kürt hakimiyetini Kerkük’ten söküp atamaz.

Adalete açık öyle tuhaf bir zaman yaşıyoruz ki, Ortadoğu’daki her değişiklik Kürtlerin işine yarıyor. Irak’ı üç devlete bölmeye aday, IŞID çetelerinin saldırısından en çok Kürtler yararlanacak dersem kimse yanlış bir şey anlamasın. İslamcı çeteler saldırdıkça Rojava’da ve Güney Kürdistan’da Kürtler kenetlendi, savaşmayı ve uluslaşmayı öğrendi.

Ulus vakti geçti diyorlardı. Kürtleri kahramanca çarpıştıran ulusal duygudan başka bir şey değil. Ulusallık garip duygudur, ana, bacı, kardeş, yar gibi sarar insanı... Ulusal güvenlik içinde kendini dünyanın en güçlü insanı hissedersin. Ulusalcılığı savunduğumuzda, bize hep Türk ulusalcılığının adiliğini örnek gösterirler. Türklerin ulus devlet olduğuna hala inanmıyorum. Ulus devlet olmak, toprakları içinde yaşayan diğer ulustan ve kimlikten insanlara haksızlık yapmak ve onları tanımamak anlamına gelmez. Türklerle ilgili bir devlet tarfi yapılacaksa, ulus devlet yerine faşist devlet tanımı uygun düşer. Ulus devlet tanımına Alman, Fransız ve İngiliz devletleri uyuyor.

Kürtler de ulus-devlet olmalılar. Ancak böylece tarihi Kürdistan topraklarını yurt edinmiş azınlıklara ve başka inançtan insanlara güvenilir bir ev sahipliği yapabilirler. Sahi Musul’da hangi devlet vardı? Neye ve kime dayandığı belli olmayan Musul’daki devletin varlığı bir günde çöktü. Şii, Kürt ve Sünni Araplar’dan kurulduğu söylenen Irak devleti, imparatorluğu çökmüş iktidarsız kralları anımsatıyor.

Neyse ki, Kürtler dört parçada örgütlü ve silahlılar. Kafa bulandıran günlük siyasi tartışmaların aksine, Kürt silahlı güçleri yüksek bir ulus direnciyle donanmış bulunuyorlar. Silahlı Kürt güçleri, daraltılmış kalıplara sığmıyor artık, hakim ve hükümran olmak için mevzilerinde huzursuz bekliyorlar.

Kerkük’ün Kürt güçlerinin eline geçmesi Kürdistan’ın özgürlüğü yolunda çok önemli bir avantajın yakalanmış olması anlamına geliyor.

Her şey zamanla aslına dönüyor, Kerkük Kürdistan idi, Kürdistan’a dahil oluyor. Doğu ve Kuzey Kürdistan’ın kurtuluşunu da göreceğiz. 
---------
Kaynak: Rojeva Kürdistan

Hiç yorum yok: