10 Mayıs 2014 Cumartesi

Rölantideyiz…

Hasan Bildirici

"Devletsizliği savunmanın acı hikayesidir bu. Hepimizin hikayesidir."

Bu aralar site için az yazıyorum; Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesi gibi hepimiz biraz rölantideyiz. Kürdistan ulusal mücadelesi Türkiyelileşirken, kendine yük Türkiyeliliğin ne olacağı belli değil. Bir binanın kalitesini, kullanılan malzemeyle ustalığın niteliği belirler. Türkiyelilik, kalitesiz ve zorba bir bileşimdir. Kürtlerin Türkiyelileşmesi ise bu kalitesizliğe başka bir kalitesizlik olarak eklenecek.

Ne yapalım, Türkiyelilik malzemesi bu, bundan iyi bir şey çıkaralım derseniz, siz ondan değil, o sizden başka bir şey çıkarır. Ve biz ezilenler, sıradan vatandaşlar, Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesinin sıra neferleri, başka bir biçimde çatılmış Türk sisteminin mağdurları olmayı sürdürürüz. Türkiye’de siyaset ve siyasetçilik, Ortadoğu’da her gün onbinlerce camide iyilik ve sevap üzerine vaaz verenlerin daha sonra iyilik ve güzelliği bizzat kendilerinin çiğnemesi gibidir.

Ezilen ulusların ve sınıfların sömürgeciliğe ve sınıf zorbalığına karşı ellerindeki tek silah devrimdir. Devrim ve kurtuluş, sömürgeciliğin ve sınıf zorbalığının kabusudur. Bu silahtan vazgeçen uluslar ve sınıflar “atı alan Üsküdar’ı geçmiş” egemenliğin alt veya yan öğesi olarak kalmaktan kurtulamazlar.
Toprakları işgal edilen Kanada yerlilerin nasıl bir yaşam sürdürdüklerini sormuştum bir arkadaşa. Turistik köylerde, devlet yardımına muhtaç seyirlik ve aç gözlü bir yaşam sürdüklerini söylemişti. Egemen olana teslim olmanın trajik bir hikayesidir bu.

Kanada yerlilerinin devletten sosyal yardım beklemesi gibi, biz Kürtler de Türk devletinden şefkat ve merhamet bekliyoruz. Türkiyelileşme projesi içinde buna mecburuz. Devlet denen çark, iktidardaki yandaşlar tarafından oluşturulmuş çeteci bir yapıdır. İdeolojik ve ırkçıdır. Polis teşkilatı, askeri kurumlar, valilik, kaymakamlık, gizli istihbarat teşkilatı, maliye, adliye ve diğer bürokrasi bunların elamanları tarafından paylaşılmıştır. Ezilelenlere ve Türkiyelileşen Kürdistan ulusal kurtuluş neferliğine ise bütün alanları tutulmuş devletin alt işleri ya kalır kalmaz. 

Muhalifler, ödedikleri bedellerin karşılığını alamadıkları gibi, uzlaşmak istedikleri noktada devletin geçmiş zorunlu hizmetlerine tabii olurlar. Diyelim yirmi yıl dağda gerilla olarak yaşamış biri dönmek istediğinde, 20 yıl karşı savaş yürüttüğü askeri birliğin eri olmak durumundadır.

Devletsizliği savunmanın acı hikayesidir bu. Hepimizin hikayesidir.

Diyelim yargılanmışsın, yirmi yıl içeride boşuna tutulmuşsun, fark etmez, tahliye olduğun gün devletin zorunlu görevlerine dahil olmak zorundasın. Türk devletinin bu işlerde özürü ve üzüntüsü olmaz. Yası tutulmaz muhaliflerin çektiği acılar ve verdiği kayıpların. Ama devlet görevlilerinin ve onların ailelerinin bu yoldaki kayıpları en üst düzeyde karşılanır.

Askerlik ve devlet oluşumu ideolojik ve ırkçı öğelerden arındırılmadığı için, muhalif olarak sen hiç bir şey olamazsın. Beli bükük bir muhalif ve ulusal kurtuluşçu olarak, askerlik için bedel biriktirmek zorunda olduğun gibi, bir de karnını doyurma işine, bütün meslek ve yetenek özelliklerini yitirmiş olarak, sıfırdan başlamak zorundasın. Sömürgecilikle bağları kesip atmamış, düzenle uzlaşma yolunu seçmişlerin hikayesidir. 
Avrupa’nın yüzlerce yıl süren savaşları, ulusal ve sınıfsaldı. Devrim içinde onlarca devrim gerçekleştirdiler. Onlarca devlet yıkıp, onlarca yeni devlet kurdular. Silahı ve sözü çok etkin kullandılar. Ama biz tevekküle yattık. Kendi devletimizi küçük görüp, zalimlerin devletini kutsadık.

Çok mu karamsar şeyler yazıyorum? 12 Eylül muhalifliğinden geriye ne kaldı? Türk devleti, 12 Eylül’ün Avrupa’daki simge muhaliflerini tek tek Türkiye’ye çekti. Adları ve sanları unutuldu. Devrim çığlıklarının yerini, düzenden pay kapma yarışı aldı.

Kürt ulusal hareketi Türkiyelileştiğinde, bir kaç yüz siyasetçisinin dışında, bedel ödemiş milyonlara düşecek olan nedir? İdeolojik ve ırkçı devlet çarkı içinde ben Kürdüm diyen bireyin yeri ne olacak? Devlet tarafından açılmış bir kaç Kürt kurumuna memur olarak girebilmek için kuyruklar oluşturmayacak mıyız?
Dinin yerini siyaset aldı. Bir süre sonra siyaset çoğumuza, daha çok gelecek nesillere tarihsel bir komedi gibi gelecek. Bir zamanlar din nasıl kutsanmıştıysa şimdilerde bir süre sonra vezgeçilecek olan siyaset kavramının her türlüsü kutsanıyor.

Ben onun için bir yazımda Kürdistan halkını siyasetsizliğe davet etmiştim. Siyaset duygu ve düşüncelerimizi esir aldı. Doğuştan gelen hakları kullanabilmek için hiç de bu kadar siyaset yapmamız gerekmiyor. Kürtlük dinlerden ve siyasetten önce de vardı.

Kaynak: Rojeva Kurdistan


Hiç yorum yok: