19 Mayıs 2014 Pazartesi

PKK'nin adalet ve hukuk anlayışı(*)


Hasan Bildirici

Ulus denince benim aklıma hukuk gelir. Kendi içinde ve çevresiyle ilişkilerde kararlaştırılmış bir hukuku olmayan ulusların uygar dünyada pek bir yaşam şansları yok. 30 yıldan fazladır çok ciddi bir direniş örneği sergiyene PKK, kendi içinde ve ulusuyla bir hukuk oluşturamadığı gibi, sömürgeci ülkerle savaşını bir hukuka oturtamadı. PKK mücadelesinin en büyük açmazı da bu. PKK’yi destekleyen kitle ile PKK’nin herhangi bir hukuku bulunmuyor. Tek taraflı hukuku da PKK belirliyor. Diyelim 30 yıldır PKK’ye yardım eden bir yurtsever, bir yıl olanaksızlıktan dolayı az destek sunarsa, her türlü yaptırımla karşılaşabilir. Bu yaptırım bazen derneğe sokmamak, yürüyüşlere almamak, newroz gecelerinden atmaya kadar varabilir. Kürt halkı TC’ye sömürgeci bir hukukla bağlıdır, Kürt halkı ise PKK’ye tek taraflı parti huku ile bağlıdır. Üstelik bu hukuk bireylere göre değişebilen bir hukuktur. Diyelim 2010 yılında alanınıza gelmiş PKK sorumlusu sizi sevmişse o yıl sorun yaşamazsınız, 2011 yılında gelen sizi sevmiyorsa her şeye hazırlıklı olmak zorundasınız. Bunu bir çok kez yaşamış biri olarak, sıradan insan kaç kez yaşamış bilemiyorum.

Basit bir örnek vermek istiyorum, Avrupa’da bulunduğum 20 yıl boyunca Kürt hareketine çeşitli etkinliklerle ve destek kampanyaları aracılığıyla verdiğim para 20 bin €urodan az değildir. Öyle büyük destekler sunanlar var ki, benimki onlarınınkinin yanında bir damla olarak kalır. Geçen yıl dört aidat, yani 100 Frank ödeyemediğim için, haber vermeden bölge meclisindeki kültür komisyonu üyeliğimi dondurmuşlar. Kürtlerin çoğu sosyal kurumların yardımıyla geçiniyor. Avrupa’da hiç bir kurum, önceden haber vermeden ne yardımları keser ne de oturdukları evden çıkarırlar. Ama PKK ve ona bağlı dernek, haber vermeden rahatlıkla dört aidat için 20 bin Euroluk yurtsever müşterisini gözden çıkarabilir. Üstelik siz hiç bir şey yapamazsınız. Çok zorlarsanız, gel özeleştirini ver, aidatını yatır, durumu değerlendiririz derler. Halbuki hukuku çiğneyen kendileridir. Savunmanı almadan, ödeme için uyarı yapmadan peşinen hüküm vermiş ve verdikleri hükümle sizi aşağılamışlardır.

PKK’nin Kürt toplumunda yarattığı hukuk budur. Tanrı hukuku gibi bir şeydir bu. Toplumla ilişkide PKK, Tanrı’dan daha yetkildir. Tanrı’nın dinlerinde farklı mezhepler olabilir, tölerans olabilir, fakat PKK hukukunda partinin çıkarı neyi gerektiriyorsa, ağırlaştırılmış olarak o yapılır. Bu kadar ağırlaştırılmış tek yanlı hukuk altında, siyasal kararlar da topluma danışılmadan alınır. Can istediğinde partiler kapatılır, sürgün parlamentosu feshedilir, bir sorumlu istemezse sizin kitaplarınızı alır yere çarpar, PKK olmadan önce de var olan Newroz kutlamalarından onurunuz çiğnenerek atılırsınız.

Hukuk yoksa, elbette adalet de olmaz. Fransız yazar Victor Hügo’nun sözüdür galiba: “İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır.”

PKK’lilerin hepsi iyidir, fedakardır, ama adalet ve hukuk diye bir anlayışları yoktur. Toplumla ve bireyle ilişkide geçerli olan partinin ve sorumlu kişinin tek yanlı hukukudur. Bu da bir hukuk değil, adaletsizliğin ve hukuksuzluğun kendisidir.

Gelişmiş bütün ulusların iç hukuku çok güçlüdür. Ulusu güçlü yapan, hukukun gücüdür. ABD’yi veya Almanya’yı güçlü yapan da ulusal hukuklarıdır.

PKK’nin otuz yıllık mücadelesinin Kürt ulusuna kazandırdığı tek bir ulusal hukuk maddesi yoktur. Ulusal hukuku olmayanın, sömürgeciliğe karşı mücadelede de bir hukuku olmuyor. Hukuk olmayınca, bağımsızlık için yola çıkmış bir hareket bir bakıyorsunuz, hukuku ve yasallığı bile olmayan bir kaç görüşmeyle kendinin ve ulusun düzenini alt üst edebiliyor.

Ulusal hukukun olmamasından tek başına PKK’yi sorumlu tutmuyorum. Kürt ulusunun eskiden gelen bir hukuksuzluğu var. Ancak bu kadar güçlendiği halde, örgütlenmesini ve halkla ilişkilerini bir hukuka oturtamayan PKK, eleştirinin en büyüğünü hak ediyor.

Kürt partisi BDP’nin bir günde tabela partisi haline getirilmesindeki işleyişe bakarsanız, PKK ve önderliğinin Kürt ulusuyla ilişkide herhangi bir hukuka sahip olmadığını kolaylıkla anlayabilirsiniz. Bu hukuksuzluk, PKK mücadelesini gerileten çok önemli bir olgudur. Diyarbakır’ı yakından izleyen dostlarımın yorumları beni bir ölçüde bu yazıyı yazmaya itti. Kürt halkı, BDP’nin bir günde tabela partisi haline getirilmesine öfkeli. Bir Kürt partisi elimizden alınıyor ve ses çıkaramıyorsunuz. Eleştirdiğinizde, PKK sorumluları “HDP projesine karşı çıkanlar düşmandır,” diyerek kestirip atıyorlar. Diyelim HDP projesinin ilk seçimde başarısız olması PKK sorumlularını pek ilgilendirimiyor. Onları ilgilendiren önlerine konan projeye itirazsız uyulmasıdır.

Kısacası PKK’nin, toplumla, toplumun bireyleriyle, aydınlarıyla, çeşitli meslek gruplarıyla, karşıdakinin de çıkarlarını gözeten bir hukuku yoktur. Sadece PKK’nin parti çıkarlarını gözeten tek yanlı bir hukuk söz konusudur, PKK mücadelesinin tıkanmasının ana nedeni de budur.

Hukuk yoksa gelişme, hukuk yoksa ulusun canlı bir yaşam dinamizmi olmaz.

Kürdistan halkı ve aydınları PKK’yi adil olmaya ve ulusal hukukun oluşturulmasına katkı sunmaya davet etmelidirler. Hukuksuz bir mücadele ve ilişki, binlerce metre derinliğinde bir çukuru ulus olarak açıp yeniden kapatmaya benziyor... 

bildiricihasan@hotmail.com
***

Not: Avrupa'da kitaplarımın satıldığı ve dağıtıldığı herhangi bir adres yoktur.  Kitaplarıma ilgi duyan arkadaşla, mail veya facebook adresime mesaj bırakarak aşağıdaki kitapları benden isteyebilirler.

 1-Dönüşü Olmayan yol(I)

2-Dönüşü Olmayan Yol(II)

3-Dönüşü Olmayan Yol(III)-Uçurum Atlıları

4-Dönüşü olmayan yol(IV)-Geri Çekilme

5-Geçmişin Gölgeleri

6-Son Mektup

7-Ülkeye Dönüş

8-Bekaa-Yaratılan Toprak

9-Pusu

10-Şervan

11-Van Gölü'nde Yılanlı Bir Günün Esrarı

12-Yasak Ülkenin günlüğü

13-Kürdistan Kazanacak
----------
Kaynak: Rojeva Kurdistan


Hiç yorum yok: