20 Mayıs 2014 Salı

İslam, Resmi İdeoloji ve Kader Kurnazlığı ...




Mustafa Elveren*

Günümüzde “İslam Siyasallaştı” söyleminden çokça bahsedilmeye başlandı. Bu söylem doğru değildir. Çünkü İslam zaten siyasi bir sistemin adıdır. Diğer bir deyişle İslam’ın doğuşu siyasaldır.

Dünya’da İslami sistemle yönetilen ülkelerin siyasi ve hukuki uygulamalarını görmezlikten gelemeyiz. Bu uygulamalar ülkeden ülkeye farklılıklar göstermektedir.

Bunun için İslam uzmanı olmaya gerek yoktur. İnternet üzerinden biraz araştırma yapmak, biraz da mantık yürütmek suretiyle bir fikre varmak mümkündür. Ben de öyle yaptım.

Cuma namazları ve hac olayı İslam’ın siyasal bir sistem olduğunun en belirgin kanıtıdır. İslam’ın kurucusu Muhammed; ekonomik ve siyasal konularda sorunları çözmek, bu çerçevede kararlar almak için her hafta Cuma günü Müslümanları toplantıya çağırıyordu. Hatta bu konuda bir de ayet oluşmuştur. Aynı şekilde Hac meselesi de Müslüman topluluklarının ileri gelenleri ile devlet yöneticilerinin buluşup kararların alındığı toplantılardır. Muhammed’in ölümünden sonra halifeler de genel olarak bu çerçevede hareket etmişlerdir…

Bu gün de İslam ülkelerinde ilgili ayetin hükmü gereğince ibadet yapmak için her hafta Cuma günü camilerde toplanıp ve egemen güçlerin belirlediği konularda vaazlar verilmektedir. Buna Türkiye de dahildir. Hac ibadeti ise Mekke’nin hem siyasi ve hem de turizm açısından önemli bir konumda olduğunu söylemek abartılı olmaz.

“Yüzde doksan dokuzu Müslüman” safsatasıyla Türkiye’de halkları uyutma ve asimile etme aracı olarak İslam dini hep kullanılmaktadır. Gerek postalcı ve gerekse takunyacı prof. unvanlı sözüm onlara bazı din uzmanları; “Yüce dinimiz bağışlayıcı ve hoşgörü dinidir… Muazzez Peygamberimiz şöyle demokrattı, böyle insancıldı…” deyip, “Devlet-i âli Menfaatleri”ni gözetip, “Türk Milleti’nin milli çıkarları” için İslam’ı öve öve bitiremiyorlar. Yani halkları din-iman-kader masalları ile uyutmaya devam ediyorlar.

Birçok araştırmadan öğreniyoruz ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti Osmanlı’nın mirası üzerine kuruldu. İmparatorluk ismi Cumhuriyet olarak değiştirildi. İstanbul’daki Meclis-i Mebusanı savaş şartları nedeniyle Ankara’ya taşıyıp, adını Milet Meclisi olarak değiştirip, bu günkü TBMM olarak devam etmektedir. Osmanlı’nın fetvacı din kurumunun ismi Diyanet işleri olarak değiştirip, kendi dışındaki dinleri asimile etmek için daha da etkili bir hale getirildi.

Eskiden olduğu gibi bu gün de fazla bir şey değişmedi. Ülkemizin her alanında dinsel faaliyet gösteren vakıflar, yayınlar, dernekler, radyolar, televizyonlar ile Kur’an kursları, İmam-Hatip okulları ve sayıları yüz bine yaklaşan camiler devletin temel politikası olmaya devam ediyor.

Dolayısıyla, geçmişte de bu gün de iktidar güçleri, yaşanan her türlü felakete kurnazca “KADER” deyip, halkları kandırdılar ve kandırmaya da devam ediyorlar.

“İkitelli'de kapalı arabayla işe götürülürken ölen 8 kadın, Afşin-Elbistan'da cesetleri toprak olan madenciler, Van'dan İstanbul'a getirilirken yanan mahkûmlar, gelir dağılımında en alttaki kesimler, Türkiye'de bölgesel adaletsizlik, kadın-erkek eşitsizliği. (M. Altan) ve Roboski katliamı, bu gün de Soma maden ocağında katledilen yüzlerce emekçi…

Tüm bunları günümüz Türkiye’sinde ne yazık ki, “KADER” diye insanlara yutturuyorlar. 

1400 yıldır halklara dayatılan bu KADER kurnazlığına ya razı olacağız, ya da evrensel insan hakları ve hukuku çerçevesinde yeni bir demokratik sistem inşa edip, halkların eşit ve özgürce yaşamalarını sağlayacağız!

Em. Öğrt.*




Hiç yorum yok: