30 Ocak 2014 Perşembe

“Türk” Yargı Sistemi ve Kararları...



Mustafa Elveren*

 Türkiye Cumhuriyeti Devleti rejimi kurulurken zaten çarkı bozuktu. Yani sonradan bozulmuş değil. Bu sistemde erkler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı sadece kâğıt üzerinde vardır. Evrensel anlamda adından başka Cumhuriyet’in hiçbir özelliğini taşımamaktadır. Dolayısıyla halkların zihninde demokrasi hep hayal olarak kaldı.

Bu günlerde Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) yapısında yeni bir düzenleme yapmak için TBMM’ye kanun teklifi vermiş bulunmaktadır. Bu düzenleme ile bazı maddelerini Türk Ceza Yasası’na aktardıktan sonra “Terörle Mücadele Kanunu”nu yürürlükten kaldırılacağı anlaşılmaktadır.

Çıkarılan birçok “yargı paketleri”ne rağmen Türk Ceza Yasası’nda “terör” ile “bölücülük” konusunda çok sayıda madde ve fıkra zaten mevcuttur. Bu ülkede yasaların başında “Türk” ve yargıçların da “Türk Milleti Adına” karar vermesi yargının tarafsız ve bağımsız olmadığı zaten gözler önüne sermektedir.

“Türk” yargı sistemini daha iyi anlamak için mahkemelerin “Türk Milleti Adına” verdiği iki kararı burada sizlerle paylaşmak istiyorum.

1.Karar:
Yerel Bolu Expres gazetesi yazarlarından Işın Erşen, 7 Ekim 2007 tarihinde dönemin DTP yöneticilerini hedef gösteren bir yazı kaleme aldı. DTP milletvekillerinin MYK üyelerinin ve belediye başkanlarının isimleri tek tek sıralanarak, özetle, “Kahpece pusu kuran dağdaki teröristin peşinde koşmaktansa üç-beş mikrobu temizleyip bundan sonra bir bizden, beş sizden, tamam mı, devam mı? demek gerekir. Artık kangren olmuş uzuv veya uzuvların kesilip atılma zamanı gelip geçmiştir”

Söz konusu yazı üzerine o dönemde DTP Grup Başkanvekili görevini sürdüren Selahattin Demirtaş, avukatı Faruk Duran aracılığıyla Bolu Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Bolu Savcılığı da “Söz konusu yazının basın ve ifade özgürlüğü kapsamında” bulunduğu gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi. Verilen takipsizlik kararını da Düzce Ağır Ceza Mahkemesi onayladı. (1)

2.Karar:
Yerel Tunceli Emek Gazetesi yazarlarından Mustafa Elveren, 22/11/2010 tarihli nüshasında yayınlanan 'Ahmet Kaya ve Ferhat Tunç' başlıklı yazısında; "... Pirim Seyit Rıza'ya ve ilkokul arkadaşım sevgili Mazlum Doğan'a layık olmaya...' yine aynı gazetenin 03/01/2011 tarihli nüshasında yayınlanan 'Ferhat Tunç'u ve Ahmet Kaya'yı Övmek Suç Sayıldı' başlıklı makalesinde de açılan önceki soruşturmaya yönelik yaptığı değerlendirmelerin ardından '... İnadına Pirim Seyit Rıza... İnadına Mahir, Ulaş, Cevahir..., İnadına İbo..., İnadına Mazlum Doğan...' şeklinde devam eden yazısında atılı suçu işlediği iddiasıyla sanığın eylemine uyan TCK.nın 215/1, 43/1, 53 maddeleri gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır. (İddianameden alıntıdır)

Tunceli Asliye Ceza Mahkemesi’nin “Türk Milleti Adına” Mustafa Elveren hakkında verdiği hüküm özetle şöyledir;

"... her ne kadar sanık bu sözlerinin ve yazılarının ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu savunmuş ise de; masum insanların ölümüne sebep olan ve bir terör örgütü kurucusu olan kişinin yaptığı illegal mücadelesinden dolayı övülmesinin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği, ...

a- Sanık Mustafa Elveren hakkında suçu ve suçluyu övmek suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılamasında sanığın üzerine atılı suçu işlediği sabit görüldüğünden TCK 61 maddesi uyarınca suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılmasında gereken araçlar, meydana gelen tehlikenin ağırlığı sanığın suç işleme kastı ve amacı dikkate alınarak eylemine uyan TCK 215/1 maddesi uyarınca takdiren ve teşdiden 4 AY HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,

b- Sanığın bir suç işleme kararı icrası kapsamında aynı suçu değişik zamanlarda birden fazla işlediği anlaşıldığından TCK.nın 43.maddesi uyarınca takdiren 1/2 oranında arttırım yapılarak 6 AY GÜN HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA, .. “ (2)

Yukarıdaki iki kararın değerlendirilmesini okuyucunun takdirine bırakıyorum.

Mustafa Elveren kararın düzeltilmesi için Yargıtay’a başvurmuş ve “Yüksek Mahkeme” tarafından jet hızıyla bilmem kaçıncı yargı paketi gerekçe gösterilerek “Bir daha aynı suçu tekrarlamamak şartı”yla ceza ertelenmiştir.

Ayrıca; Hrant Dink, Prof. Baskın Oran, Temel Demirer, Ferhat Tunç, Pınar Aydınlar (Sağ) ve şu anda adını hatırlayamadığım yüzlerce aydın ve yazar hakkında “Türk Milleti Adına”  “Türk” yargıçlarının çoğu aynı yolu izlediler.

TCK’da mevcut bunca antidemokratik maddeler varken, bir de Terörle Mücadele Yasası’ndan bazı maddeleri eklenecekmiş.

Öyle anlaşılıyor ki, cemaat-iktidar kavgasında ortamı yumuşatmak için bir kez daha halkların gözü boyanmak isteniyor. Filler Tepişirken çimenler ezilmeye devam ediyor.

Yargıtay eski başsavcılarından Vural Savaş’ın ve Sabih Kanadoğlu’nun, eski bakanlardan H.Sami Türk’ün, Saadettin Tantan’ın, Ufuk Söylemez’in, Yaşar Okyan’ın, Agah Oktay Güner’in ve eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in “yeni” CHP’yle dayanışma içinde olduklarını ibretle izlemekteyiz. Yine Yılmaz Güney’e, Deniz Gezmiş’e ve arkadaşlarına, devrimci ve sosyalistlere hakaret yağdıran bir kişinin CHP listesinde Ankara Büyük Şehir Belediye başkan adayı yapıldığını göz önüne alındığında bu cenahtan demokrasi bekleyenler için en hafif deyimle saflıktır.

Yamalı bohça AKParti yerine yamalı bohça CHP yönetime getirilmek istendiği açıktır. Belli ki; resmi ideoloji yeniden renk değiştirip, takunya yerine bu defa postal giymeye ihtiyaç duymaktadır.

Türkiye’de hiç bir zaman “TÜRK” yargısına güvenim olmadı. Halkların eşit ve özgürce birlikte yaşayabileceklerine inanıyorum. Bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da evrensel hukukun ve gerçek demokrasinin ülkemizde tesis edilinceye kadar mücadeleye devam edeceğim.
29.01.2014

------------
*Emekli öğretmen

NOTLAR:

2- T.C. Tunceli Asliye Ceza Mahkemesi; DOSYA NO: 2011/43 - KARAR NO: 2011/100 ve C.SAVCILIĞ ESAS NO: 2011/20 sayılı Karar

Hiç yorum yok: