23 Aralık 2013 Pazartesi

ROBOSKİ: “KAR AYDINLIĞINDA ÖLÜ GÖZLER”[i]




Adil Okay


“katırlar ah katırlar/ ah işte taşıyor ölülerimizi/ ah işte orada doğunun doğusunda/ kara gömülü ölülerimiz… Kim verecek hesabını dökülen kanın/ kar aydınlığında ölü gözlerin…”[ii] (Ahmet Ada)

Roboski’ye, kanayan yaramıza değinmeden önce tarihe bir yolculuk yapmak gerekecek. Zira biz on yıllardır katliamlara uyanıyoruz. Bu son derken, kabuslarımız sona erecek, geçmişle yüzleşilecek, suçlular yargılanacak, demokratikleşiyoruz, çağ atlıyoruz derken muktedirlerin yeni bir saldırısıyla karşılaşıyoruz. Roboski artık bardağı taşıran damla oldu. Artık susmanın onursuzluk ve suç ortaklığı sayılacağı bir dönmedeyiz.

 Roboski’de kendi vatandaşlarını bombalayarak katledenler bu cesareti nereden buldular?

Onlar bu cesareti Zilan’dan aldılar, Dersim’den aldılar, 12 Mart’tan, 12 Eylül’den aldılar. 1990’lardaki yargısız infazlardan aldılar. 17 bin fail-i meçhulün faillerinin bulunmamasından-yargılanmamasından aldılar. Aralık ayında Kahramanmaraş’ta yüzlerce insanı katledenlerden hesap sorulmamasından aldılar. Onlar bu cüreti yine Aralık’ta “hayata dönüş katliamının alkışlanmasından aldılar. Anımsayınız: Medya ve siyasi partilerin büyük çoğunluğu bu katliamı alkışlamıştır. Gerçekler yıllar sonra ortaya çıkmıştı.

 Ancak Roboski dönüm noktası oldu. AKP hükümetinin “demokratikleştik, çağ atladık” dediği bir dönemde gerçekleşen bu katliamın üstü örtülemeyecek. Peki AKP hükümeti neden katilleri koruyor. Bunun iki nedeni var. Eğer katliamın üzerine samimi olarak giderse hükümetin sorumluluğu ortaya çıkacak ve Kürt seçmenlerini kızdıracaktır. Diğer nedeni de orduyla kurduğu denge bozulacaktır. AKP için insanın önemi yoktur. Mutlak iktidarın önemi vardır. Zira son yolsuzluk operasyonunda da gördük ki: Bu mutlak iktidarın nimetleri vardır.

 Avukatlarım neden öldürüldü

Artık ölüm haberleriyle uyanmak istemiyorsak geçmişle yüzleşmeliyiz. Bu ülke geçmişiyle yüzleşmelidir. Gerek tek tek bizim kişisel tarihimiz, gerek toplum olarak tarihimiz acılarla yoğrulmuştur. Biz o kadar öldük ki. O kadar ölüme katliama tanık olduk ki. Kabuslarımız bitecek diye umut ederken yeni bir kabus başlıyor. 1978 de sivil faşist güçlerin silahlı bir saldırısında, bir pusuda 5 kurşun yedim. Şans eseri ölmedim. Ama sıkıyönetim mahkemeleri, katilleri değil beni tutukladı. 2 Avukatım vardı. Güzel iki insan. Para talep etmeden üstlenmişlerdi savunmamı. Ceyhun can şairdi. Tip kurucularından. 1979 da katledildi. Diğer avukatım Halil Güllüoğlu CHP’liydi Maraş olaylarında müdahil avukat olduğu için 1980 de katledildi. Sonra 12 Eylül arkadaşlarımı idam etti. İşkencede katletti. Sonra cezaevinde devlet dersinde katledildi yoldaşlarımız.

İşte bunlar tarih olacak derken, demokratikleşiyoruz masalları bize tatlı ninni gibi gelirken Roboski yeniden kanattı yaralarımızı.

 Ne yapmalı

Bizim devletimiz, işkencede öldürülen Metin Göktepe ve Engin Çeber için özür dilemişti. Bu da önemliydi. Ben de bu özre, yazdığım tiyatro oyununda bir replikle yanıt vermiştim: “Bir özür yeter mi, bir özür yeter mi, bin can için bir özür yeter mi?”. Bu replik 12 Eylül karanlığında katledilenler için yazılmıştı. Peki ya Roboski için bir özür yeter mi? Yetmez ama özrün arkasından sorumluların yargılanması önemli bir adım olabilir. Katliamın sorumlularının yargılanması sonucu Roboski’de yakınlarını kaybedenlerin yüreğinin “yarısı” bir nebze iyileşir.

 Roboski’de devletin bombaları ile (13 yaşında) katledilen çocuklardan Erkan Encü'nün annesi Felek Encü şöyle haykırıyor: "Ağlamaktan gözlerimizden yaş dökülmüyor. Gözlerimizden yaş yerine kan dökülecek. Başka katliamlar olsun istemiyoruz. Bu nedenle vicdanlı kişilerden yardım istiyoruz, bu askerden, devletten hesap sorulsun istiyoruz"

---------
[i] Roboski katliamı için düzenlenen panelde yaptığım konuşma metninin güncellenmiş özetidir.

[ii] “Çiçek Kokan Ağzı”, S.27, Ahmet Ada, Şiirden yayıncılık, İstanbul, 2013.


Web site: www.adilokay.com

Hiç yorum yok: