14 Aralık 2013 Cumartesi

FOTOĞRAFLAR...



Bülent TEKİN  

Polisin gerilla mezarlarına yapılan tahribatı protesto eden insanlara ateş etmesi sonucu önce Mehmet Reşit İşbilir ve Veysel İşbilir öldüler. Sonra bu olayı protesto edenlere de ateş açıldı ve bu kez de Bemal Tokçu öldürüldü. Polisin bu davranışını da haklı kılma adına medyaya-eğer çok saf değilseniz?-bazı görüntüler verildi ve İçişleri Bakanının açıklamasıyla da-yanılabilirim belki?-21 noktadan polise ateş edildiği söylendi. Mecburen karşılık verilmiş. Ve bu nedenle de (ilk cinayetlerden bahsediyorum) iki esnaf öldürülmüş(!?) Ya gelin de buna inanmaya çalışın? Tabii arkasından sabıkası olan (ne kadar doğru bilmiyorum ya?) üçüncü genç beyni patlatılarak öldürülmüş. O gencin de bir bebeğinin olduğu söyleniyor. O bebek büyüyecek ve babasının nasıl öldürüldüğünü sormayacak tabii, değil mi?

Bunlar iyi fotoğraflar değil. Sözde “Barış Süreci”ne riayet eden bir hükümetin uygulamaları böylesine ölümcül mü olacak(tı)? PKK’nin bile dikkat ettiği, nerdeyse teslim bayrağı çekeceği bir aşamada böylesine polisiye faaliyetlerinin demokrasi ve insan hakları ile ilgili bir yönü yoktur. Zaten İçişleri Bakanı, Hrant Dink ciayetinden sonra idari ve cezai hiçbir işlem görmemiş, önce milletvekili, sonra da Bakan yapılmış bir zattır. Böylesi bir uygulamayı siz en küçük (düşük?) gördüğünüz bir ülkede dahi kolay kolay yapamazsınız. Ama nedense bu topraklarda her şey oluyor. Seçim olmadığı halde ‘Seçim’, demokrasi olmadığı halde ‘Demokrasi’ oluyor.

Geçen gün internette bir fotoğraf gördüm. Çıplak ve siyahî bir insan yere oturmuş az önündeki kanlar içinde olan çocuğunun koparılmış uzuvlarına çaresizce ve insanlık dışı bir bakışla (çünkü böyle bir manzaraya insani bir bakış asla bakamaz!) bakıyordu. Etrafta kauçuk ağaçları, arazi ve yine onun gibi ama ona yakın durmayan köle (siyahî) insanlar üzgünce bakıyorlardı.

Bu vahşet düzeyindeki insanlık dışı fotoğrafın hikâyesine gidelim: Bu fotoğraf, 1900’lü yılların başında, Belçika Kralı II. Leopold’un Afrika’daki sömürgelerinden biri olan Kongo’da, bir din adamı tarafından gizlice çekilmiş. Fotoğraftaki adam, kendisi gibi köle olan ve yeterince kauçuk toplayamadığı için cezalandırılan 5 yaşındaki kızının kesilen sol eli ve sağ ayağına bakıyor.

Bu korkunç fotoğraf 1885 ve 1908 yılları arasında Kral Leopold’un Afrika’daki hâkimiyeti süresince işlenen 5 milyon cinayet ve sayısız işkenceden sadece birisinin tanığı ve Kral Leopold’un, Afrika’da sahip olduğu topraklardan elini çekmesi ile sonuçlanan medya tepkisini başlatan belgelerden birisi.
İnternet’te bu fotoğrafın altındaki tartışmalardan birisinde Belçikalı olduğunu söyleyen biri şu yorumu yazıyor: “Belçikalıyım, dahası bir tarihçiyim. Belçika’nın geçmişindeki bu utancın 4 yıl boyunca aldığım dersler içinde bir kez olsun tartışılmamış olmasını son derece dehşet verici buluyorum”. Dünya üzerinde benzer haksızlıkların hiç yaşanmamış olduğu bir karış toprak dahi yok.

Bu zehrin yegâne antikoruysa insanın çirkinliğe yatkın doğasını kabullenip uğursuz tarihini öğrenmesi. Nitekim ‘öğrenmek’, vakti geldiğinde benzeri haksızlıkları tanıyıp dur diyebilmenin biricik yolu. İronik olansa, bu iş için en uygun yer olması gereken eğitim sisteminin, otoritenin nezaretinde beklenenin neredeyse tam tersi bir işlev üstlenmiş olduğu gerçeği.

Ve bizde de durum biraz böyle değimlidir? 1915 Ermeni tehciri ve katliamları, yine aynı yılda Süryani katliamı. Alevi katliamları, Kürt katliamları, (Y)ezidi katliamları. Maraş, Çorum, Sıvas? Bu topraklar insanlığın öldüğü topraklardır…
-----------
Web site: Bulenttekin. Net

Hiç yorum yok: